Türkiye'nin sınırlarını koruması, terör yapılanmalarına karşı
operasyonları, Suriye'de etkin rol alması, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı
Harekâtını başarıyla sonuçlandırması, bölgesinde güç dengelerinden biri olması,
Ortadoğu'da giderek etkinleşen rollerinden sonra Yunanistan'da "Doğrudan
gelen tehdit" sendromunu yeniden yeşertmiştir.
Türkiye ile Yunanistan arasında Ege'deki Kardak
kayalıklarıyla ilgili gerginlikyine gündemini koruyor. Karşılıklı sert
söylemler giderek artmaktadır.
Türk Yunan sorunları yeniden NATO gündeminde yerini almaya
başladı. Yunanistan Ege'deki tartışmalı deniz sahaları konusunda son aylarda
gerginliği tırmandıracak yaklaşımları Türkiye'nin kararlı duruşuyla etkisini
yitirdi lakin asıl mesele Ege'de değil Doğu Akdeniz sularındaki MEB
alanlarıdır.
Doğu Akdeniz'in tarihsel, stratejik ve ekonomik değeri ile
Kıbrıs'ın önemine istinaden deniz yetki alanlarının paylaşımında Türkiye dâhil
Doğu Akdeniz'e kıyısı olan devletlerin takındıkları tutumu gözden geçirmek elzemdir.
Bu sonuçlar ışığında Türkiye'nin hak ve menfaat kaybına uğramaması maksadıyla
bir takım hukuki ve teknik önlemler derhal hayata geçirilmelidir.
Uluslararası hukuk çerçevesinde Türkiye'nin sadece Mısır,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Suriye ile değil, Libya, İsrail ve
hatta Lübnan ile de karşılıklı kıyıları bulunduğu ve Türkiye'nin bu devletlerle
de deniz yetki alanı paylaşımı antlaşmaları akdedebileceği hususu göz ardı
edilmemelidir. Bu durumda Türkiye'nin, uluslararası hukuka uygun hak ve
menfaatleri doğrultusunda Doğu Akdeniz'de yeni bir deniz yetki alanları
haritasını ortaya koyması en hukuki hakkıdır.
Doğu Akdeniz'in önemi, dünya deniz taşımacılığının önemli
bir transit bölgesi olmasının yanı sıra, son yıllarda bölgede bulunan hidrokarbon
rezervleriyle bir kat daha artmıştır.
Amerikan Birleşik Devletleri (ABD) Jeolojik Araştırma
Kurumunun 2010 yılında yayınladığı verilere göre, Doğu Akdeniz'in doğusunda,
Kıbrıs adası ile Suriye, Lübnan, İsrail ve Filistin Devletlerinin ortasında kalan
Levant havzasında ortalama 1,7 milyar varil petrol, 3.45 trilyon metreküp
doğalgaz olduğu değerlendirilmektedir. Levant havzası dışında, Mısır
kuzeyindeki Nil delta havzasında ve Girit ile Kıbrıs adası arasında kalan
Heredot olarak isimlendirilen havzada da ciddi miktarda hidrokarbon olduğu
tahmin edilmektedir.
MEB Sınırları ve Türkiye
Bir devletin ülkesinin bir parçasını oluşturan deniz
alanları iç sular, karasuları ve boğazlardır. Devletlerin bazı egemen haklara
sahip olduğu kabul edilen ve uluslararası deniz alanını oluşturan deniz yetki
alanları ise; kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge (MEB)'dir. Bazı
ülkeler, bu bölgelere ilave olarak "bitişik bölge ve balıkçılık
bölgesi" de ilan etseler de, Türkiye'nin ilan etmiş olduğu bitişik bölge
veya balıkçılık bölgesi henüz bulunmamaktadır. Bu Türkiye için büyük bir
kayıptır.
Doğu Akdeniz coğrafyası dikkate alındığında, karşılıklı
kıyıların uzunluğu 400 deniz milinden kısadır. Bu nedenle bu bölgedeki
devletlerin MEB sınırlarının belirlenmesi için karşılıklı mutabakat
gerekmektedir. Türkiye ise bu kapsamda Doğu Akdeniz'de MEB ilanı yoluna
gitmemiştir. Ancak, başta Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) olmak üzere, Mısır,
İsrail ve Lübnan, Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'nin
bölgedeki haklarını yok sayarak ikili anlaşmalarla MEB ilanı yoluna
gitmişlerdir.
Yunanistan ise resmi olarak Doğu Akdeniz'de MEB ilan
etmemişse de, Avrupa Birliği (AB) kurumlarının yayınlamış olduğu haritalarda da
Meis Adası güneyindeki sahada MEB dikte etmeye çalışmaktadır.
Doğu Akdeniz'in karmaşık fiziki ve siyasi coğrafyası,
çatışan menfaatler ve bölgede bulunan doğal kaynaklar nedeniyle son zamanlarda
önem kazanan kıta sahanlığı ve MEB sınırlarının belirlenmesi, işleminin
öncelikle, bu denize kıyısı olan Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır,
Yunanistan, İngiltere, Filistin, KKTC ve GKRY'nin katılacağı çok taraflı bir
antlaşma ile çözüme kavuşturulması hukuki bir gerekliliktir.
Türkiye Neden Hedefte
Ege ve Doğu Akdeniz'de sular Afrin'den bağımsız ısınmadı. Yeni
enerji yatakları, yeni ittifaklar, yeni stratejiler Türkiye'yi karada ve
denizde hedefe koymuştur. Kıbrıs açıklarında dünyanın en uç noktalarından gelen
amperyal devletler doğalgaz ve petrol arama çalışmalarına hız verdikçe Ege
sularında adalar üzerindenAvrupa'nın şımarık çocuğu Yunanistan fırsatı kendi
lehine çevirmek ve iç siyasete göz kırpmak için hamle yapmaktadır.
Güney Kıbrıs Rum yönetimi kontrollü gerginlik stratejini
Doğu Akdeniz'deki yeni enerji kaynakları üzerinden devam ettirmektedir. Kıbrıs
açıklarında Doğu Akdeniz petrolleri ve Türkiye'nin burada hak iddia etmesi,
donanmasıyla bölgede gövde gösterisi yapması ciddi rahatsızlık vermiştir.
Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar'ın aynı anda hem Afrin'de
hem de Ege'de operasyon yapabilecek manevra kabiliyetine sahibiz açıklaması 15
yıllık Yunanistan'ın pervasızca yaptığı işgal ve taciz girişimlerine bir nevi
dur demekti.
Fırsatçı bir sırtlan gibi pusuda bekleyen Yunanistan
Türkiye'den parça koparmak için hala diş biliyor.
Yunan iç basınını takip ettiğimizde ileri derecede Türk
düşmanlığının sık sık dile getirildiğini görebiliriz.
Yunan Genel Kurmay Başkanının burnumuzun dibinde işgal
ettiği adacıklara ziyareti bi nevi gövde gösterisi niteliğindedir.
Türkiye ile Yunanistan arasında Kardak krizi yeniden
başlarken Eski Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos "En iyi Türk
ölü Türk'tür." diyerek küstah bir açıklamaya imza attı. Bu açıklama
şuuraltının dışa vurmaktadır.
Yunanistan Yüksek Mahkemesi, Türkiye'nin 15 Temmuz hain
darbe girişimi sonrası Yunanistan'a kaçan 8 darbeci askere yönelik iade
talebini reddetmişti. Yargıç Giorgos Sakkas'ın, "askerlerin Türkiye'ye
iade edilme durumlarında adil yargılanma olasılıklarının düşük olduğunu"
ifade etmesi Türkiye'nin uluslararası kamuoyundaki algısını bozmak için
yapılmış bir açıklama olmadığını söylemek saflık olur.
Türkiye İçerde darbe girişimi ve PKK terör örgütüyle
uğraşırken dışarda sınırlarımızın ötesinde terör maskeli küresel devletlerle
mücadele etmektedir. Bu ateş çemberi içerisinde varlık mücadelesi veren
Türkiye'nin muharebe gücünü test etmek için Yunanistan ara ara hamle yapmaktan
geri durmuyor.
Bütün bu yaşananlar Ege, Doğu Akdeniz ve Suriye sınırlarında
Türk'e kurulan pusunun boyutlarını ortaya koymaktadır. Etrafımızda olup
bitenlere gözlerimizi kapatamayız.Tarih ve coğrafya şuuru olmayan kimselerin
ekranlardan uzak tutulmasında fayda vardır.
Milletimizin duygularını kullanarak fütursuzca mal ve makam
sahibi olanlar belli bir noktadan sonra milletimize ve devletimize bilerek ya
da bilmeyerek ihanet etmeden duramamışlardır.
Liyakatsiz kadrolar Türkiye Cumhuriyetini uçuruma götürür,
Türk Milletini de kan ve gözyaşıyla dolu bir geleceğe sürükler.
Türk Milletinin geleceğine yön verenler, dünden bugüne
çağlayan gibi akan milletimizin asıl zemini olan Türk ve İslam istikametinde
Cumhuriyet değerlerine sıkı sıkı sarılarak sel olup akmasını sağlamalıdır. Türk
Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin menfaatleri bütün stratejik ortaklıkların
üzerindedir.
Ne Mutlu Türküm Diyene!
En içten saygılarımla,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder