13 Ağustos 2015 Perşembe

Çözüm mü Çözülme mı?


Çözülme süreci önce "Kürt sorunu" adıyla kamuoyuna sunuldu. Toplumun geniş kesimlerinde tepkiye yol açınca Çözülme planı "Demokratikleşme" "Süreç" gibi süslü kelimelerin arkasına sinsice gizlendi.
Toplum analar ağlamasın masalıyla kandırıldı. Analar ağlamıyordu çünkü devlet bölgeyi pkk terör örgütüne terketti.
Sanatçı, gazeteci, aydın kisvesinde 63 akil(!) adam(!) ihaneti il il gezerek barış, kardeşlik diye anlattı.
Açılım süreciyle birlikte pkk terör örgütü adeta terör örgütü olmaktan çıktı, özgürlük savaşçısı, barış elçisi oldu. Mgk toplantısında iç tehdit olmaktan çıkarıldı. Devletin resmi eşit muhatabı, çözüm denilen ihanetin yasal tarafı oldu.
Bütün bunlar olurken teröre karşı alınan her türlü önlem, eylem ve söylem suç haline geldi.
Başbakan Erdoğan kendisine sitemde bulunan Şehit babasına hakaret davası açtı.
Diyarbakır hava üssünden Türk bayrağı indirilirken iktidar sahipleri sessizce izledi.
Oslo görüşmelerinde istihbarat yetkilisi pkk yöneticisine "Bölgede size güçlük çıkaran kamu görevlilerini bize bildirin,  gereğini yapalım. Büyük şehirlerde silahları nereye sakladığınızı biliyoruz, ses çıkarmıyoruz." demesi ülkenin nasıl bir karanlık geleceğe teslim edildiğinin resmidir.
Pkkya verilen sözler birbir yerine getirilirken ülkemizde terör örgütlerinin cirit atması, şehirleri patlayıcı ve silah deposu olarak kullanması engellenmedi, engellemediler.
Türkiye haburdan teröristlerin muzaffer komutanlar edasıyla girip sahra çadırında kurulan seyyar mahkemede çadır tiyatrosunu andıran yargılamaları ibretle izledi.
Peki 7 hazirana kadar barış ve demokrasi varken, dağlarımızda çiçekler açarken, dolmabahçede, imralıda küstahça pozlar verilirken bugün ne değişti. Çözüm dedikleri ihanet kime, ne kazandırdı.
Türk milletinin vicdanına bırakıyorum cevapları..

Ne Mutlu Türküm Diyene!
Ali Yetgin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder